25 Nisan 2012 Çarşamba

Fotoğraflarla Yedigöller ve Dirgine Köyü

 Merhaba,
Yaklaşık iki yıldır fotoğrafla ilgileniyorum ve bu ilgi gün geçtikçe, bende tutkuya dönüşmeye başladı. Bu sayede daha fazla yer görme isteği de beraberinde geldi.Eskiye oranla daha fazla gezmeye ve tabiki gezdiğim yerlerde fotoğraf çekmeye başladım.
Bugün ilk defa 23 Nisan bayram tatilini fırsat bilerek gittiğimiz, Yedigöller maceramızı ve fotoğraflarımı paylaşmak istedim.Kim bilir, belki bizden sonra gitmek isteyenler için, bir rehber olur paylaştıklarım                                

                                                            YEDİGÖLLER

Her şey Ozan’la Nil’in, aylardır hazırlandıkları 23 Nisan törenlerinin, Pazartesi günü yerine, 20 Nisan Cuma günü kutlanacağını öğrenmemizle başladı…

Pazartesi gününün boşa çıktığını öğrenir öğrenmez,  üç günlük tatili nasıl değerlendireceğimiz konusunda arkadaşlarımdan fikir almaya başladım. Yedigöller fikrini duyduğumda çok cazip geldi. -Gerçi fotoğraf çekimi için, sonbaharın daha uygun olduğu söylenir ama, yinede keyifli  bir tatil olacağını düşündüm.-

‘’YEDİGÖLLER AİLE PANSİYONU’’ internetten ilk bulduğum pansiyonun adı. Daha sonra bir iki yere daha baktım fakat en çok hoşumuza giden yer burası oldu. Zira yaz kış gerçek bir yaşamın olduğu, Sevim ve Osman Şallı’nın kendi yaşam alanlarını turizme açtıkları eski bir köy eviydi burası.
Cuma akşamı pansiyonun sahibi, Osman Bey –daha sonra Osman amca diyeceğim- ile yol tarifi almak için telefonla görüştüğümde, yolu oldukça basit bir şekilde tarif etti:
Otobandan Bolu tünelini geç, Yeniçağa çıkışından çık, Zonguldak-Bartın istikametinde ilerle ve Mengen merkeze gel. Mengen merkez ışıklardan geç, 6 km sonra sağ tarafta Petrol Ofisi göreceksin, Petrol Ofisini yaklaşık 200 m geçtikten sonra, solda Yedigöller tabelası göreceksin.Sola saptıktan sonra yaklaşık 25 km sonra pansiyona ulaşacaksınız. Zaten köyde tek pansiyon bizimkisi, tabelalar sizi getirecek.
İLETİŞİM BİLGİLERİ:
Yedigöller aile pansiyonu Yazıcık (Dirgine)/ Devrek/ Zonguldak
Tel: 0(372) 587 40 15 – 0(538) 682 83 04
Ve yolculuk başladı…
Osman amcanın tarifiyle, Yedigöller sapağına kadar, elimizle koymuş gibi geldik.
SİYAH BEYAZ YAŞAMLARINDAN, RENKLİ GÖZLERLE BAKAN ÇOCUKLAR…


Sapaktan birkaç kilometre sonra karşılaştık, bu güler yüzlü,çekingen çocuklarla, kısa sohbetimizde, Mardin’den yeni  geldiklerini ve bu eski eve yerleştiklerini öğrendik.






 Bana düşen ise, 23 Nisanın bir başka yüzünü fotoğraflamak oldu.

                                 






NİHAYET PANSİYONA VARIŞ
Yazıcık köyü, benim daha çok beğendiğim ismiyle Dirgine köyü;

Birkaç yıl önce, ‘’Türk köylüsünü kalkındırma projesi’’ kapsamında devlet desteği ile köydeki yaklaşık altmış haneye pansiyon işletmeciliği hakkında kurs verilmiş. Fakat bu altmış haneden, sadece Osman amca evini pansiyona çevirmiş. Köydeki tek pansiyonun temelleri, belki de yıllar önce Osman amcanın İstanbul’da okuduğu, ticaret lisesinde atılmıştır?

Alt katında kendilerinin yaşadığı, üst kattaki dört odasını pansiyona çevirdikleri evin en güzel ve çocuklarım açısından ilginç yanı, artık bizim bile unuttuğumuz, odalarda gürül gürül yanan sobanın olmasıydı. Bana çocukluğumu hatırlatan ise, sabah ezan sesi ile uyanmak, ardından horoz ötüşü ve cıvıl cıvıl kuş sesleri. Tüm bu güzellikler özenle hazırlanmış mükemmel organik sabah kahvaltısıyla taçlanmazsa olmazdı tabi ki.

Bu arada hatırlatmak isterim pansiyonda sadece kahvaltı hizmeti bulunmakta. Öğlen ve akşam yemeklerinde konuklar kendi başlarının çaresine bakmaları gerekiyor. İster ortak mutfakta, yemek pişirebilirler, isterlerse bahçedeki barbeküde mangal yapabilirler. Ya da birkaç kilometre uzaklıktaki, dere kenarına kurulmuş Dağlı alabalık tesislerinde alabalık yiyebilir (Alabalık sevmeyenler için, et mangal ve ızgara çeşitleri de bulunmakta) Fiyatlar İstanbul’a göre oldukça makul.





                                                    HES YANİ!!!



Köyün girişinde bir tabela görmüştük ‘’ Köprübaşı Hidroelektrik Santrali 5 km’’

Karadeniz köylülerinin mücadelesiyle tanıştık ‘HES’ sözcüğüyle, alternatif zararsız rüzgar enerjisi varken, doğayı bozan, dereleri kurutan, Hidroelektrik santraller, maalesef burada da çıktı karşımıza. Hem de Yedigöller gibi bir doğa harikasına sadece 25 km mesafede. İşin kötü yanı, köy halkının bu olay hakkında bilinçlenmiş olmamasıydı.


O an arabamın CD çalarının sesini sonuna kadar açıp, tüm köy halkına bir Karadeniz türküsü dinletmek istedim:

’Size diyirum size, Trabzon, Artvin, Rize
Trabzon, Artvin, Rize, sozumuz hepumuze
Kurursa bu dereler, Ne kalur elunuze (Lafun aykirisi/Ayşenur Kolivar)
http://www.youtube.com/watch?v=v1poef9NM_k
VEE YEDİGÖLLER.......

Bu doğal güzellik hakkında çok şey söylenmiştir, o yüzden fotoğraflar dışında bir şey söylemeyeceğim. Sadece Yedigöller içindeki tesisin bir an önce işletmeye açılmasını temenni ediyorum. Tesisler kapalı olduğu için,  yukarı çıkarken yiyeceğinizi mutlaka yanınızda götürmenizi tavsiye ederim. Mangalınızı ve oltanızı yanınıza alırsanız, kendi tuttuğunuz balıkları pişirip yemek ayrı bir keyif olur herhalde..













BONUS

Bir fotoğraf tutkunu olarak Yedigöller’e gitmeyi planladığımda, aklımda olan, sadece çekebileceğim manzara fotoğraflarıydı. Fakat Mardinli çocukların ve demirci ustası ve oğlu, Sedat Kuyucu’nun atölyesinde çektiğim fotoğraflar da, benim için gezinin bonusu oldu.




















Not: Blogger'ı ilk defa kullandığım için, yazılar ve fotoğrafları istediğim gibi yerleştiremedim, bu yüzden izleyen herkesten özür diliyorum. Bir daha ki sefere daha güzel yerleştirebilmeyi umuyorum.
Tekrar görüşmek dileğiyle...